30 Mart 2012 Cuma

BUYAKA

Buyaka Alışveriş Merkezi











 Bugün IKEA'dan sonra Buyaka Alışveriş Merkezine gittim...Girişte hoşuma gitti cidden çok ferahlık, içinizi sıkmıyor, hemen Mudo'ya daldım sonrada Beymen'e...Ortadaki boşluk güzel , dekorasyon da bayaa modern geldi ama sonra beni çok sıkmaya başladı..Bir kere 1 katı dolaşmak için aşırı yürümek zorunda kalıyorsunuz o koca boşluğun etrafında dolanıyorsunuz, kat değiştirmek ise ayrı bir zulüm yine çok uzun bir mesafe yürünüyor...Doğru dürüst mağazada yok..İpekyolsuz, Zarasız, Mangosuz, Nine west-Park Bravo'suz, Tchibo'suz yere alışveriş merkezi denir mi hiç...Yemek yenilecek yerlerde çok atıl duruyor ben tercih etmedim doğrusu gidip IKEA'da yedim. Çocuk katı da çok zayıf..En üst katta resim defteri sordum şaka gibi -2 ye gönderdiler...Cavahirle, İstinye Parkla, MetroCity ile asla kıyas bile götürmez...Akşama kadar da asla zaman geçirilmez..Ben zor kaçtım içinden...Aklımda kalan tek şey ortadaki koca boşluk, renkli ışıklar , zemin kattaki oturma kısmı ve ayaklarımın boşa ağrısı bir şeye de değse bari...

24 Mart 2012 Cumartesi

Bugünün Önemi

Her gününüzü hayatınızın en güzel ve en önemli günüymüş gibi yaşayın, bir gün haklı çıkacaksınız.....

Bir iyimser...
                                        
                           

23 Mart 2012 Cuma

Bahçıvanla Çalışmanın Yolları ve Çim Ekimi

                                     Explore...

Zekeriyaköydeki  büyük bir bahçeden sonra Göksu'daki bahçe daha kolay yönetilebilir geldi.Yıllardır bahçenin içindeyim sayısız bahçıvanla çalıştık.Edindiğim deneyimler bende bazı ilkeleri oluşturdu...

1-Bahçıvanlar ister yabancı uyruklu, ister Türk, ister amatör, deneyimli , genç , yaşlı farketmez  hepsi aynı önce en uygun fiyatlılarını belirleyin.Çünkü çok fazla ödeseniz de hizmet aynı oranda artmayacaktır.

2-Bahçenizin metrekaresi onun için farketmeyecektir. Muhtemelen 600 metrekareye de 200 m2 ye de aynı fiyatı verecektir, buna kanmayın.

3-Bahçenizin çim ekimi 200 TL ye de mal olabilir 2000 TL ye de...O yüzden fiyatlara kanmayın.

4-Herkes herşeyi sizden iyi bildiğini hissettirmeye çalışacaktır, bilgiçlik taslayanlara müsaade etmeyin en iyi bilen siz olun. Emin olun kimse sizin bahçenizi sizden iyi tanıyamaz...Çünkü en çok zamanı siz geçiriyorsunuz...

5-Bazen tahmin bile edemeyeceğiniz kadar komplex işlemler yapılması gerektiğini söyleyebilirler...Mesela bu toprakta veya bu yüzeyde yada bahçenin bu kısmında asla çim olmaz,  ancak biz önce 20 cm kazıyıp sonra falanca topraktan koyup üstüne başka cins karışım topraklar koyarsak farklı bir drenaj sistemi yapıp hiçbir yerde olmayan bize ait bir rulo çimi uygular isek sonuç olumlu olacaktır gibi...Bunlara asla kanmayın.Belki de sadece uygun bir çim tohumu yeterli olacaktır.

6-Bahçıvanlar abartmaya bayılırlar, 20 çuval toprak lazım diyorsa 10 yeterlidir.15 diyorsa da 8-10 dan fazlası olmasın.4 kilo tohum diyorsa en fazla 2 dir.(Malzemeyi kendi alıyorsa üzerine 3-5 pay koyuyor o yüzden ne kadar malzeme alsa onun için kar)

7-Bu arada onun dediğinden az malzeme aldırttıysanız sizin olmadığınız anı kollayıp malzemesini biran önce bitirip , kalan alanı boş bırakıp, malzemem yetmedi deyip  kendini haklı çıkarmaya çalışacaktır.Gözünüz üzerinde olsun boş bırakmayın.

8-Sizin önceki zamanlardan tohumunuz varsa , onun için o tohumlar isterse Vilmorin olsun çok kalitesiz ve kötüdür, hatta sahtedir...O paketlere hiç çıkmayan , bayat çim tohumlarından koyuyorlardır. İllaki kendi malzemesi en iyisidir.

9-Bahçıvanlara asla fazla yüz vermeyin, kıyafet, fazladan bahşiş, yiyecek vs vs fazlaca verirseniz hemen bunu kullanır anında zam ister...Kesin ..hepsi için geçerli.

10- Şu yüz verme konusu baya önemli, ne kadar ciddi olursanız o kadar iyi çünkü onun için sadece çimleri önemlidir, bahçe mobilyanız, teak verandanız, alüminyum korkuluklarınız onun için hiçbir şey ifade etmez...Çok rahat zarar verebilir hepsinin üzerine siz görmeden bahçe araç gereçlerini , gübrelerini koyabilir, çim biçme makinasını hiç düşünmeden tahta verandanızdan geçirebilir dedim ya onun için kendi araçları daha önemlidir...

Sonuç: Her şey bitince yeni çim dikilmiş bahçeyi izlemek çok keyifli , birde içinize sinmişse herşeye değer...
                                                  a1

22 Mart 2012 Perşembe

Eski İzmir




İşte güzel İzmirimden eski günler...Konak meydanı şimdi  dahasakin daha güzel...Yıllar geçtikçe güzelleşiyor bu şehir...

20 Mart 2012 Salı

Nişantaşı Estetik Micro Plus

Geçen yıldan beri güzellik merkezlerinde oldukça mesai yaptım. Bu tip bakımlardan çok hoşlanıyorum kendim için birşeyler yaptığımı düşünüyorum ...38 olmama rağmen genelde yaşım 28-30 tahmin ediliyor bu da beni çok sevindiriyor.
Nişantaşı Nish Estetiğe bugün 3. gidişim. Radyofrekans ve Micro Plus'a devam ediyorum.Micro oldukça etkili..Yüzünüze küçük darbeler ve akım hissediyorsunuz , başlangıçta çok yadırgadım  ama çok memnun kaldım. Hatta bugün seans sonrası Boynerde Este Louder standında  kazayağı çizgilerim için ne önerirsiniz dediğimde ..Uzmanın : Sizin çizginiz yok ki ..Sadece gözaltı kremi kullanın demesi  Micronun etkili bir sey olduğunu bana gösterdi...Ben de ''Seanstan geliyorum sanırım yok oldular'' dedim...:) Ne demiştik : İmkansız Diye Birşey Yoktur ....

Bu arada Nish Estetik personelini sevdim.Sibel Hn ve Elif Hn çok tatlılar...Personel güleryüzlü olunca insanın severek gidesi geliyor...

Nish'in Yeri  Rumeli caddesi girişinde Tchibo 'nun karşısı Rumeli Palasta....Nişantaşının uç noktalarındaki yerlere gidip gelmek çok zor oluyor..Burada en azından alışverişe de zaman kalıyor...
                                            Nişantaşı'nın yeni Estetik ve Güzellik Merkezi NISH Estetik'ten 15 seans kavitasyon, 15 seans radyofrekans ile kavitasyona özel diyet programı ve 1 seans enjeksiyonsuz lipoliz uygulamasından oluşan 30 seanslık zayıflama paketi 2,200 yerine 48 TL! (31 Ekim 2011 tarihine kadar geçerlidir.)

19 Mart 2012 Pazartesi

Secret'ın Sihri

                                                               
Secret ilk çıktığında ne büyük istekle defalarca okumuştum kitabı hatta cd'sini de çok izledim. Çocuklugundan beri Polyanna olan ben , ne çok kendimi bulmuştum Secret'ta...Tam da benim düşündüğüm  gibi düşünenler varmış demiştim ... Benim aşırı iyimser ve olumlu tavırlarım  her ne kadar gerçekçi karşılanmasa da en azından bu gibi akımlarla daha normal karşılanır oldu. Neyse hafta sonu gazetede çıkan haberin bu akımın bir masala dayandığından bahsediyordu...olabilir tabi tarihte hep var bunlar ama eğer kopyalama veya alıntı işlemi var ise oldukça başarılı olmuş Secret'ın sihri de burada galiba...

HT PAZAR / alıntı...

"Dünyanın başlangıcından bu yana harika şeyler keşfedildi. Son yüzyılda öncekilerden de hayret verici keşifler yapıldı. Yeni yüzyılda daha da hayret verici yüzlerce keşif yapılacak. (...) Son yüzyılda insanların keşfettiği yeni şeylerden biri de düşüncenin, saf düşüncenin elektrik bataryaları kadar güçlü olabileceği, bir insana gün ışığı kadar iyi gelebileceği ya da zehir gibi zarar verebileceğidir. Üzücü ve kötü bir düşüncenin zihninize girmesine izin vermek kızamık mikrobunun bedeninize girmesine izin vermek kadar tehlikelidir. Size nüfuz ettikten sonra orada kalmasına izin verirseniz yaşadığınız sürece bir daha asla ondan kurtulamayabilirsiniz."

Romanın bir sahnesinde bir kenarda çocukları izleyen bahçıvan, olumlu fikirleri her gün düzenli olarak tekrarlamanın öneminden bahseden Colin'in sözünü kesiyor: "Bir keresinde Jem Fettleworth'ün karısının aynı şeyi binlerce kez tekrarladığını duymuştum. Ona 'Ayyaş canavar' deyip duruyordu. İşe de yaradı... Mavi Aslan Barı'nda körkütük sarhoş olan adam eve gelip kadını bir güzel patakladı. Bunun üzerine Colin önce kaşlarını çatarak biraz düşünür ama sonra keyfi yerine gelir: "İşte bak, kadın 'yanlış sihir' yapmış, adam da onu dövmüş. Eğer doğru sihir yapıp güzel şeyler söyleseydi belki de adam sarhoş olmaz, hatta ona yeni bir şapka hediye ederdi."


İnsanın bakış açısını değiştirip olumlu düşünmeye başlamasının öneminin farkındayım. Başına gelen acılar yüzünden başkalarını suçlayıp durmadan "Ben ne kadar bahtsız bir insanım" diyenlerin yanlış yolda olduğunu, bu tavrın acıyı pekiştirmekten başka işe yaramayacağını da bunca yıldır okuduklarımdan ve yaşadıklarımdan biliyorum. İnatla sürdürdüğümüz hareketlerin bir süre sonra tüm hayatımızı etkileyecek kadar güçlü etkileri olabildiğini de zaten çok kişi yazdı. Geçmişte ve bugün, Doğu'dan ve Batı'dan tüm akıllı insanların vardığı yer burası oldu. Sokrates de aynısını söyledi, Kutadgu Bilig yani Mutlu Olma Bilgisi adlı kitabında Yusuf Has Hacib de...

Lakin bu bilgilerin kitlelerce benimsenip bir mutluluk hareketine dönüşmesi için 2006'yı beklemek gerekti. Rhonda Byrne, yanına kuantum fizikçisi ve spiritüel terapistleri alarak The Secret (Sır) diye bir film çekti, ardından kitaba dönüştürerek turnayı gözünden vurdu. Artık ünlü ve zengin bir kadındı. Dünyanın dört bir yanında insanlar olumlu düşünmenin sadece huzur ve mutluluk değil, aynı zamanda sağlık, para, aşk ve ün getireceğine inanarak Byrne'ün çekim yasası tekniğini uyguluyordu. Bu "Neyi düşünürsen başına o gelir, nasıl düşünürsen öyle yaşarsın" tekniğini hatırlatmama gerek yok, biliyorsunuzdur.

300'ÜNCÜ SAYFADAN SONRASI
Olumlu düşünmenin faydalarına inansam da The Secret'ın ne kitabını okuyabildim, ne filmini seyredebildim. İkisi de feci sıkıcıydı çünkü. Fakat birkaç hafta önce bu konuyla yeniden ilgilenmenin hiç de fena fikir olmadığına karar verdim. Anlatayım...

Yapacak başka şey yoktu, ben de Can Çocuk Yayınları'ndan gelen bir kitabı aldım elime. Frances Hodgson Burnett'ın 100 yıllık kitabı Gizli Bahçe'nin kısaltılmamış versiyonunu basmışlardı. Hindistan'da doğup büyüyen ve ailesi öldükten sonra İngiltere'deki zengin bir akrabasının yanına gelen küçük bir kızın hikayesiydi. Bencil, kibirli ve mutsuz bir kızdı Mary. Zengin akrabanın oğlu Colin ondan da beterdi. Her şeyden şikâyet eden, hayatlarının çekilmez olduğunu iddia edip duran bu iki çocuk sayfalar ilerledikçe malikânenin yakınında gizli bir bahçe keşfediyor ve orada müthiş bir hayat bilgeliğine sahip oluyordu. 400 sayfalık kitabın hepsini özetlemeyeceğim. Zaten bizi ilgilendiren 300'üncü sayfadan sonrası...

BENZERLİK TESADÜF MÜ?
"Sihir" başlıklı bölümde birdenbire sanki The Secret'tan pasajlar okumaya başladığımı hissettim. Kötürüm Colin'in insanların sihir denen şeyi o güne kadar yanlış algıladığını fark ettiği ve sihir deneyleri yapmaya karar verdiği bölüm. "Sihir harika bir şey ve eski kitaplardaki birkaç kişi hariç kimse tam olarak onun ne olduğunu bilmiyor" diyordu Colin. Ve sürekli aynı şeyi düşünüp söylemenin önemini keşfediyordu: "Askerlerin talim yaptığı gibi bunu her gün düzenli yaparsanız görürsünüz. (...) Eğer gelip yardımcı olması için sürekli onu çağırırsanız, sihir bir parçanız olur ve istediğiniz şeyleri gerçekleştirmeye başlar."

Bıkmadan usanmadan sihir deneyleri yapan Colin nihayet "gerçeği" buluyordu: Sihir içimizdeydi. En çok da bir konu üzerinde çalıştığın, bir de şükür dualarını ihmal etmediğin zamanlarda işe yarıyordu. Hatta kötürüm Colin, gizli bahçe aracılığıyla edindiği bu hayat bilgisini kullanarak yürümeye başlıyor, dahası Mary gibi o da daha iyi, daha güzel, daha mutlu, adeta dertsiz tasasız biri oluyordu.

Benzerlik tesadüf mü diyorsunuz? Bence değil! The Secret'ta alakalı alakasız her bilge kişiye, her kitaba referans veren Rhonda Byrne, bir tek Gizli Bahçe'den söz etmiyor. İşin en tuhafı, bugünlerde The Secret'ın devam kitabını yayınlayarak "bir bahar sabahı tesadüfen keşfettiğini" söylediği sırrın tamamını açıkladığını iddia etti. Bu kitabın adı ne dersiniz? The Magic, yani Colin'in peşine düştüğü Sihir. Ona milyonlar kazandıran kitaplarını, aslında tam bir asır önce, yani 1911'de çıkmış bir kitaptan aparttığını söylese ne olurdu, bilmiyorum. Ama dikkatli olalım, belki de bir masala inandırılmışızdır.

9 Mart 2012 Cuma

Red Chair




















Ataşehirdeki stüdyo için çok bu tip bar sandalyesini aradım ...Bu en son çıkan modellerden ve de çok şık duruyor. En kısa zamanda 3 adet almayı düşünüyorum..Resim üzerinde internet adresi var.Fiyatı da piyasaya göre çok makul :93 TL Mudo ve diger yerlerde bulduklarım hep 300 ve üzeri idi...Kalitesi de aynı..

5 Mart 2012 Pazartesi

Arsa & tarla alırken dikkat edilecek kurallar

Gayrimenkul yatırımlarımız hep akıllıca oldu ama tarla konusuna gelince..3 yıl önce bir çırpıda alıverdiğimiz Tekirdağ Saraydaki tarlalar satışında beni o kadar zorladı ki inanılmaz bir deneyim elde ettim..Benim de bundan sonra uygulayacağım işe yarar,çıkardığım sonuçlar şunlar...

1.Asla ulaşamayacağınız, size uzak bir yerden arsa / tarla almayın.

2.Bir gün değerlenir, mutlaka zaman içinde değerlenir diye bir yer satın almayın.

3.Kısa dönemde değer artışı beklentiniz var ise üzerini değerlendirebileceğiniz bir yer alın, yani ya onu çiftlik yapın, ya ev yapın, ya üzerini ekip biçin, ağaç dikin, tel örgüyle çevirin vs vs..Hareket var ise bereket vardır orada...

4.Satışta mümkün olduğunca aracı kullanmayın..Aracılar arkanızdan her türlü dolabı döndürebilir...Sizin yönlendirdiğiniz müşteriye bile başka yerler gösterebilir, fiyatı farklı söyleyebilir, kendi yakınına satmak için türlü yalanlara başvurabilir vs vs..Özellikle Saray gibi köye benzeyen yerlerdekilere, kurumsal olmayan kişilere  asla güvenmeyin.

5.Elektirik, su ve iskan yolu açılmış olması, köy/ilçe merkezine yakın olması satışta en çok sorulan sorular..

6.Yüksek yerden, tepeden yer almayın..Bizim aldıklarımızdan biri 2 yıl önce çok falan yağıştan oluşan toprak kayması sebebiyle sit alanı ilan edildi ve bunu satarken tapudan öğrendik Bu yüzden değerinin altına satmak zorunda kaldık.

7.Alıp satarken internetteki emlak siteleri fikir verebilir ancak kelepir,acil, kaçrmayın gibi sözlere çok fazla inanmayın.

8.İnternet ilanlarında Google Earth -maps çok etkili oluyor...

9.Alırken de satarken de acele etmeyin.

10.Kısa dönem değer kazanmak için arsa / tarla yerine ev almak daha makul...



Salvador Dali & Ferruh Başağa Eserleri

Elif'in sayesinde (resim dersi projesi) Salvador Dali ve Ferruh Başağanın eserlerini ayrıntılı incelemiş oldum. Çok da iyi oldu...Bizim seçtigimiz eserler aşağıdakiler..Kelebekler Dali'nin, Balerinler ise Ferruh Başağa'nın
www.ferruhbasaga.net
www.dali-gallery.com
                                           

                                   1945- Yağlıboya
Bu arada ben de sanat aşkına geldim, bir çırpıda IKEA 'dan aldığım çerçeveyi boyayıverdim...İçimdeki boyama hissi öyle büyüktü ki kendimi zor frenledim...Ne de olsa yıllar önce açtığım 2 kişisel sergiden sonra evlilik-çocuk vb derken yıllarca o coşkuyu, frekansı , sanatsal yaratıcılığı bir daha hissetmeyi bekledim..İzmir'de bekarken ne zor şartlar altında yapardım resimlerimi ..Atölye alanım falan da yoktu...Oysa yıllar içinde özellikle Zekeriyaköydeki evde kocaman çatı katı ve bahçe katı boş kaldı ve ben okadar alanı atölye olarak değerlendirmedim..Hep inşaat işleriyle uğraştım..Sanırım sanatçı olmak biraz rahatsızlığı istiyor, karmaşayı, yalnızlığı, karışık bir ruh halini, ait olamamayı...

2 Mart 2012 Cuma

Pozitif Düşün Pozitif Yaşa

Evren hepimizin hizmetinde.....Yaratıcı gücümüzün sınırsızlığının farkında mıyız?




Son zamanlarda fizik ve metafiziğin birleşmesiyle birçok kavram değişik anlamlar kazanmaya başladı. Ve kuantum ile olanın olma şeklini daha net görür algılayabilir olduk.

Daha da ötesinde birey olarak sahip olduğumuz sınırsızlığı ve yaratıcı gücümüzün sınırsızlığını algılamaya başladık.Bu konu ile ilgili beğendiğim bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Bu yazıda yaratım gücümüzün sınırsızlığını nasıl kullandığımızı, düşüncelerimizin kuantum bakış açısı ile nasıl yaratımda bulunduğunu anlatılıyor.

Kuantum Nedir?
Kuantum fizikçiler evrendeki tüm parçaların birbiriyle bağlı ve etkileşim halinde olduklarını keşfettiler. Bu bilimin tüm olanın bir ve birbiriyle bağlı olduğunu görmesi anlamında eşsiz güzellikte bir adımdı. Bilim kuantum fiziğiyle birlikte katı ve tek boyutlu bakış açısının ötesine; evreni, varoluşu tek ve katı bir pencereden izlemenin ötesine genişlemeye başladı.

Evrende varolan her şey ve bedenimiz atomlardan oluşuyor. Ve atomlar boşluk içinde dönen elektronlar ve protonlardan. Aslında zihnin sınırlamalarının ötesinde sonsuz bir boşluk içindeyiz diyebiliriz. Ancak, kuantum fizikçilerin gözlemleri bu boşluğun anladığımız anlamıyla boş olmadığını gösterdi. Kuantum fizikçiler atomaltı parçacıkları gözlemlemeye başladıklarında, içinde çok sayıda potansiyeli barındıran saf bir enerji alanına ulaştılar. Bu alandaki saf enerji fizik kanunlarından ve maddeden farklı hareket ediyordu. Bu enerjinin kaynağı bilinmiyordu, hep varolmuş ve hep varolacak, sonsuz ve ebedi olan saf enerji kaynağı…Zaman ve fiziksel bir form içinde her bir parça ayrı olarak algılansa da, bunun bir algıdan ibaret olduğunu, parçaların birbiriyle etkileşim içinde olduklarını, ve bağlı olduğunu kuantum fiziği dünyaya sundu.

Bu kişisel olarak bizler için ne anlama geliyor?
Her parça birbiriyle ilişkilidir…Her insan bir diğeriyle bağlıdır…Düşüncelerimiz bir titreşim taşır. Düşünceler yaşama doğduğumuz andan itibaren yüklenmiş olduğumuz inanç kalıplarımızdır. Ve inanç kalıplarımız yaşamı nasıl algıladığımızı belirler. Örneğin, yaşamın zor olduğu inanç kalıbını taşıyan bir kişinin düşünceleri bunu yansıtır. Bu düşüncelerini gün içinde kelimelere dökerek ifade eder. Düşüncelerin titreşimi kelimelerle ifade edildikçe güçlenir, ne kadar çok sıklıkta kelimeler yaşamın zor olduğu inancı etrafında dönerse o oranda bu inanç kalıbı güçlenecektir.

Her enerjinin bir titreşimi ve bu titreşimlerin de bir karşılığı vardır.
Ve bu inanç bir titreşim, bir frekans, bir kod taşımaktadır. Ve ALAN denilen bu saf enerjiye bu kişi tarafından adeta bir radyo istasyonundan yayılan sinyaller gibi gönderilecektir. Fizik kanunlarından ve maddeden farklı hareket eden enerji kaynağı olan bu BOŞLUK/ALAN, kişinin bu inancını ona geri yansıtacaktır. Ve kuantum fizikçilerinin de gözlemleri neticesi ortaya koydukları gibi bu alan çok sayıda potansiyeli içermektedir.

Yaşamın zor olduğu inancını sürekli ALANa yayınlayan bu kişiye, ALANdan bir çok deneyimde yaşamın zorlu olduğu inancının yansıması geri dönecektir. Zorlu ve çatışma halinde ilişkiler (iş, eş, aile, arkadaş ilişkileri), zorlu yaşam koşulları; tatmin etmeyen ücretlerle çalışılan iş ortamları, yaşamın günlük rutininde devam eden süreçlerin kolay yollardan yürümesi yerine sürekli karşılaşılan zorluklar, bu iş oldu noktalarında tıkanan enerjiler vb. örnekleri her birimiz kendi hayatımızdan çoğaltabiliriz.

Size bu noktada e-maillerde sık sık dolaşan özlü sözlerden birini tekrar hatırlatmak istiyorum. Belki şimdi Kuantum bakış açısı ile konuya baktıkça sizin için daha değişik bir anlam ifade edebilir.

Duygularınız Düşüncelerinizi,
Düşünceleriniz İnaçlarınızı,
İnançlarınız Davranışlarınızı,
Davranışlarınız Alışkanlıklarınızı
Alışkanlıklarınızda Hayatınızı oluşturur.


Bizler bilsek de bilmesek de, farkında olsak da olmasak da, her birimiz bu alandaki saf enerjiyi kullanırız. Ve bu alandaki enerjiyi kullanmadığımız bir an bile yoktur. Tüm düşüncelerimiz, bu alana yayılmakta ve bizlere deneyimler olarak geri dönmektedir. Ve bizler sanki yaşamın karşısında bir yaprak gibi savrulduğumuzu sanırız. Değiştirme ya da yenilenme gücü olmaksızın yaşamlarımızı tatsız ve keyifsiz bir şekilde belki de sürmek zorundayız sanırız. Ve bir de bilinçaltımızdan yansıyanlar vardır, bilinçli halimizle olan biteni takip etmekte zorlandığımızı hissederken, bilinçaltına hiç ulaşamayacağımızı sanırız.

Ve bu alan bize neye inanıyorsak onu yansıtır! Yaşamım dediğimiz şeye bir bakalım, peki ya kuantum mekaniğinin bize sunduğu doğruysa, öyleyse şöyle bir sonuç çıkıyor ortaya… Ben yaşamı nasıl algılıyorsam, bunu bir radyo istasyonu gibi yayıyorum, yaymış olduğum bu titreşimler ebedi ve ezeli olan bu saf enerji alanına ulaşıyor, ve bana yaşam deneyimleri olarak geri dönüyor.

Radyo frekansınızdan güzel haberler vermek, sevinç, çoşku ve aşk şarkıları çalmak elimizde.

Tek yapmanız gereken düşünce frekansınızı SEVGİ’de tutmak

1 Mart 2012 Perşembe

İzmir Aşkına


Bulduğum eski İzmir resimlerine dayanamıyorum...En  güzeli de şu an çoook değişmemiş olması....

Güne Mutlu Başlamak...

İlk kendine günaydın de uyanırken, Ve ilk kendine gülümse aynalarda, Bir tatlı söz söyle kendine tebessüm et, Ve umursa kendini, teşekkür et . Sevmekle başlar herşey, kendini sev, Ve paylaştıkça çoğalır, sınırsız ver, Dost ol kendine, dürüst ol, Bir sevda sun yalansız, Ve dokun kendine hesapsız.
İlk kendine günaydın de uyanırken, Ve ilk kendine gülümse aynalarda, Sonra göreceksin binbir yüzde, Kendi yansımanı ...
yüreğiyle sevebilenlere aç yüreğini aç ki, büyüsün sevgin en kocamanından olsun....