27 Nisan 2012 Cuma

İstanbul Hava Durumu


Dün site girişinde 35 'i görmüşken tam da İstanbullular çıldırmış olmalı resmen benim plajda giydiğim kıyafetleri giymeye başlamışlar derken olan oldu işte ..Bugün  17.00 civarında gittiğimiz doğumgününde  1 saat sonra donmak üzereyken içeriye geçtik fırtınaya yakalanmadan eve zor atabildik kendimizi,  girişte derece 14 dü ve hızla azalıyordu şimdi sanırım 10 veya altı...Yine yağmur yine soğuk...

Ben biliyordum diyeceğim..Laleler, Erguvanlar bir aldatmaca...Bir pamukşeker...Yağmur soğuk olunca eriyip gidiyor işte ..Nerede büyülü güzellik?....Heryerde kaçışan , evine sığınan insanlar...

Geçen yıl mayıs ayında kazak giymek zorunda kaldığımızı unutmadım...Ah İzmirim nerelerdesin? Yağmur yağsa, soğusa hayat durmaz seninle...Hiç birşey senin sosyalliğine, eğlencene dokunamaz...Şu durumda...İstanbul mu İzmir mi diyemiyorum..Fark açık ara ortada...

26 Nisan 2012 Perşembe

As soon as possible

Ne zaman duysam yüzümde bir gülümseme belirir...Ayrıca çabuk sonuçlanmasını istediğim şeyler için hep içimden bunu geçiririm , bana sihirli bir kelime dizini gibi geliyor..Abra kadabra  gibi...As soon as possible...Sanki olmasını istediğin şeyi gerçekleştiriyor gibi...

Özgürle  ilk tanıştığımızda hep bunu söylerdi....Ve dediği gibi oldu tanıştıktan 3 ay sonra evlendik...Ben yogun iş tempomda disiplinli, ilkeleri olan biriyken , nasıl oldugunu anlamadan bir anda kendimi İstanbulda buluverdim...Ve hayatım değişti...Onun hep dediği gibi,  as soon as possible....

2012 İSTANBUL ERGUVAN YILI


Lalelerden sonra şimdi de erguvanlar heryerde....İstanbulun bizlere yeni bir bahar hediyesi...İstanbul'da yaşamıyorken , sadece iş için geldiğim zamanlarda  bu tip festival&ritüellerden haberim yoktu aslında. 11 yılın sonunda nerede , nezaman ne yapılır, nereye gidilir oldukça çözdük İstanbul'u...Kolay değil , şehir değil ülke sanki..Gezmesi güzel yaşaması zor ...Bazen hiç çekilmez , bazen de çok büyüleyici...Ben yukarıdaki fotografı  çok sık uğradığım Küçüksü Kasrından çektim.Buradan 2. köprü ve Rumeli Hisarı manzarası çok güzel...Erguvanlar karşıda olmasına ragmen harika görünüyor...2.Köprüden de güzel erguvan manzaralarına şahit olabilirsiniz...

25 Nisan 2012 Çarşamba

Somon Balığı Mucizesi 3 Farklı Deneme..


Somon balığını müthiş seven , yemekten acayip keyif alan bir Türk var mı bilmiyorum...En azından ben tanımıyorum...Bizim şahane balıklarımız dururken..(Deniz çupraları, levrekleri, tekirler , sarıkanatlar vs vs...).
Geçen yıl Portekizde (yenecek dogru dürüst yemek olmadığından) her gün okyanus balıklarını yedikten sonra bizim balıklar daha iyi gelmişti...En azından bizde daha güzel pişiriliyor...(Orada küçük balık yok, biz göremedik...) Ve alışkanlık oldu işte bazen 2 bazen 3 kez balık yiyiyoruz o zamandan beri...

Son 3 haftadır da sanırım 10 yılda yemedigim kadar somon yedim....Artık haftada bir, Somonu menüye ekledim...
Tavukla ilgili iddialardan sonra , içimizdeki  tavuk yemeye karşı isteksizliğe karşı Tavukla Somonu değiştirmiş bulunuyorum...
Yıllardır Somon mucizesi, şöyle faydalı-böyle faydalı , yok gençlik iksiri, çocukları dahi yapıyor, cildi mükemmelleştiriyor iddalarına hep kulak tıkadım...Yıllar önce ızgarada yaptığımız Somondan öyle midem bulanmıştı ki bir daha bakamadım bile...

1.Neyse ilk denememde aldığım tarife göre az suyla haşladım ...Çok kötü değildi ama...Zorla yedik..

2.Deneme başka bir tarif..Önce zeytinyağda sarımsaklar çevirilip somonlar konuyor kapağı kapatılarak pişiriliyor..Pişen taraf çeviriliyor...Bu da ağır oldu kızartma gibi ..Zaten balık çok yağlı...Ama tadı daha iyiydi..

3.Bu sefer kendi yorumlarıma göre yaptım...Öncelikle Somon fileto aldım..Kılçıksız ve kemiksiz..Derisini de aldırdım...Bu sefer seramik-teflon tavada çok az zeytinyağ ( neredeyse damlarla ) sarımsak çevrilip...Sonra somonlar...Üstüne biraz sıcak su ,üzerini kapat suyu çekince üzerine biraz daha zeytinyağ...Bir-iki damla limon-tuz hafif kızarmış olacak...Bizce süper oldu ...

Birazda Somonu tanıyalım...


Çeşitli zorluklara göğüs gererek nehirler ve vadiler aşan somon balıkları, Kuzey Amerika’nın Batı kıyılarındaki nehirlerde yaşar. Doğdukları yere ulaşmak için ters yöne, akıntıya karşı yüzerler kimi zaman bulundukları su yüzeyinden 4 metre yukarı sıçrayarak çağlayanları aşarlar. Sonunda hedeflerine ulaşırlar ve yumurtlamak için, doğdukları noktaya tam olarak geri dönmeyi başarırlar.
Milyonlarca yıldır yaşayan tüm somon balıkları, yaklaşık 1300-1500 km’lik bu zorlu yolculuğu her yıl aynı beceriyle başarmaktadırlar. Peki ama nasıl ?
Araştırmalar, somonların bu yolculuğu yerine getirebilmeleri için özel bir duyu sistemiyle yaratıldıklarını göstermektedir. Somonlar okyanuslarda yönlerini bulmak için, dünyanın manyetik alanını algılayan pusulalarla yaratılmışlardır. Bu sayede Pasifiğin dev suları içinde yönlerini hata yapmadan bulurlar.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken asıl nokta , somon balıklarının 1500 km’lik uzaklıktan yola çıkarak yüzlerce nehir yatağı arasında kendi doğdukları akarsu yatağını nasıl bulduklarıdır. Bu başarı, doğal pusuladan çok daha farklı bir sistem gerektirir.
Somon balıklarının bu müthiş yolculuğu nasıl gerçekleştirdiğini anlamak amacıyla Amerika’daki Wisconsin Lake Laboratuvarlarında çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalar sonucunda somonların yönlerini belirlerken koku alma duyularını da kullandıkları ortaya çıkmıştır.

17 Nisan 2012 Salı

Anadolu Kavağı ve Yoros Kalesi





İstanbulda yaşıyorum sıkıldım, havam değişsin diyorsanız, havanızı bir anda değiştirecek farklı adreslerden birisi Anadolu Kavağı...İstanbul insanı şaşırtan bir yer..Öyle yerler varki burası İstanbul olamaz gerçekten çok farklı diyorsunuz.Marmaranın Karadenizle buluştuğu çok geniş bir mavilik, uçsuz bucaksız bir derinlik hissi, her mevsim sert esen rüzgarı Yoros Kalesinde bulabilirsiniz...Anadolu kavağını geçince tabelalar sizi yönlendirecek..Dönüşte Anadolu Kavağında tahta oyuncak kukla vs, deniz ürünleri-süsler dolaşılıp tabiiki balık yenecek sonrasında waffle dondurma...

(Biz bu sefer Kavaktaki onca salaş balıkçının arasında tertemiz parlayan Fish House 'u tercih ettik..Hizmet o bölgeye göre çok iyiydi...)

14 Nisan 2012 Cumartesi

İstanbul Lale Festivali


                                                

Şu sıralar İstanbulun heryerinde yüzlerce hatta binlerce rengarenk laleleri görmek mümkün..Öyle güzeller ki bakmaya doyamıyor insan..Bu yıl 7. si düzenleniyor. İlk başladığında herkes kendince bir yorum yapmıştı..Ne gerek var, çok maliyetli falan diye...Oysaki bütün kış İstanbulun cefasını çeken bizlere en güzel ödüllerden biri bu...Ben çok mutlu oluyorum onları görünce ve heryıl sabırsızlıkla bekliyorum...Merak edenler için şu an İstanbulun heryerinde ama en çok lale festivalinin yapıldığı Emirgan korusunda...Laleler eşliğinde kahvaltı ise müthiş..
1-30 Nisan 2012 Emirgan Korusu

9 Nisan 2012 Pazartesi

Chef's Secret



Yıllardır İstanbulda yaşamanın getirdiği birşey önce hep bir şeyleri, yeni yerleri arıyorsunuz sonra sevdiğiniz yerlere takılıp kalıyorsunuz kendi balıkçınız, kendi cafeniz, kendi mekanlarınız oluyor bir yakınlık , alışkanlık oluşuyor bir yerlerle...Yeni yerlerin hepsi denemeye değmeyebiliyor.

Pazar günü için Tarabya'da yeni açılan bir yer keşfettim gittiğimize de değdi neyseki...Aradığım kahvaltıyı buldum...Tam istediğim çeşitler, kibar ve hızlı personel&servis, harika manzara, güzel bir dekorasyon ve güncel dergiler...Ben sevdim...Chef's Secret , Tarabya ya gitmeye değer...

''I dream = I am''

 Hamlet’in de dediği gibi “Olmak ya da olmamak” gibi... Hayatımızın amacı ne?
“Acaba benim düşlerim neler, doğru noktada mıyım?”
Dilemek aslında sende olmayanı ve sende olamayacak şeyi dilemektir. Düşlemek, çok daha farklı bir şey... Sen de onu düşleyebilme kapasitesi var ve sen onun olacağından emin olduğun için onu düşlemektesin çünkü kapasiten onu düşlemek için müsaittir.

Tam uykuya dalarken kurulan hayaller çok önemli. Gerçekleşmeye en yakın an...
Aynı zamanda kabuslar da gerçekleşiyor burada ve genel olarak uykuya olumsuzluklarla dalarız. O düşüncelerle dalıyoruz ve onlar uykumuzda daha da kötüleşiyor. Aslında biz düşlemenin güzel olduğunu sanıyoruz ama kabus düşlüyoruz, buna da olumsuz hayal diyoruz. Bu olumsuz hayal esas düşü kabusa dönüştürüyor. 
Eğer o cennetini korursan, muhafaza edersen nerde olursan ol o cennetinle olacaksın.
Düşlemek sadece bilinçtir, bilinçsiz düşleyemezsiniz… Düşlemek aslında farkında olmak, bilinçli olmak ve uyanık olmaktır. Ve sen kendini biliyorsun, ne istediğini biliyorsun demektir.

Yaratım sürecinin en önemli başı hayal kurmak mı ?
Düşlemek ama düşlemeyi istemek arzulamak değil, istemek de her zaman bir acı vardır, yalvarış vardır “Olmasını çok istiyorum” gibi ama diğer düşlemek “Ben kararlıyım, eminim bunun olacağından” demek.
Kişiler arası birlik, enerji akımı önemli...
İnsanların veya düşlerin birbirlerine girmesi, karışması gibi bir şey olamaz çünkü her insan, her düş farklıdır. Ve her insan orijinaldir özeldir, düşüyle beraber. Sen düşlüyorsan o sensindir, sana aittir ve sen düşünle özelsindir. Ama sen senin düşündeki insanlarla karşılaşırsın ama eğer onların farklı düşleri varsa zaten senin hayatına giremezler. Senin hoşlanmadığın veya mutsuz, olumsuz diyebileceğim insanlarla da karşılaşırsan onları da aslında sen düşlemişsindir. Eğer bir kadın acı çekiyorsa düşünde, gerçekten onu o acıyı yaşatacak erkekle tanışır ve onunla tanıştığı anda zaten acı çekmeye hazırdır düşü de öyle. Ve ona “Seni seviyorum” der çünkü ona acı çektirecek erkekle tanışmıştır çünkü zaten düşü acı çekmektir kadının!

Düşle, hiçbir zaman düşlemeyi bırakma! Düşüne inan ve gerçek takip etsin. Çünkü biz de tam tersi oluyor yani sanki biz gördüğümüz şeye inanıyoruz. Hayır, önce inanmamız lazım görmek için. “Önce göreyim önce şuyum olsun ondan sonra yaparım!” denilir hayır önce inanacağız ondan sonra göreceğiz!

“I dream = I am” “Ben ne düşlüyorsam oyum” şuanda bulunduğum yer zaten benim düşüm.
Prof. Stefano Elio D’Anna

6 Nisan 2012 Cuma

DİYETSİZ FORMDA KALMA YOLLARI

Liseden, üniversiteden tanıyanlar gördüklerinde beni neredeyse tanıyamıyorlar..Çünkü daha formdayım. Sırrı keşfettikten sonra yıllardır aynı formu koruyorum...Daha önce 60 kg üzeri iken şimdi 50-53 arasında gidip geliyorum..(istesem 47-48 de olabilirim ama ben de iyi olmuyor) İşte size kesin garantili, yakın çevremde oldukça etkili olmuş altın öneriler...(tabii 50 leri geçenlere geçmiş olsun diyorum yıllar geçmeden bu işi çözün)

1-Genetik nedenlere bağlamayın.. İsterseniz annenizin kopyası olun yine de fit olabilirsiniz...

2-İstediğim kadar zayıflayayım vücut yapım değişmez palavrasına da inanmayın...İnsanın vücut yapısı değişebilir..Kesin...

3-Ne kadar zayıflasam , yuvarlak hatlıyım,  daralmıyorum ..bu da bir palavra...İnsan kesinlikle beden olarak da daralabilir, sıkılaşabilir...

4-Anlaşıldığı üzere önce kendinizin ikna olması ile ilgili maddeler var  inanın tabiiki ,  herşeyden şikayet etmeyi bırakın, kendinizi sevin, güzel bulun, değer verin, kendinize özel zaman ayırın..

5-Şimdi yapılacaklar...Önce gurme olun...Seçici olun..Mideniz çöplük değil, yazık bedeninize, herşeyi midenize tıkmayın..O sunta gibi diyet bisküvileri vs , 5 zeytin azıcık peynir, ızgara birşeyler falanla uğraşacağınıza , habire birşeyler yiyeceğinize çok sevdiklerinizden az yiyin...İçinizden en çok ne yemek geliyorsa...Mesela mantı..az ve yağsız olmak üzere kırmızı biberli, baharatlı yiyebilirsiniz ama sürekli değil..Pasta mı tabiiki ...Ama az...1 dilim..Sabah bile yenebilir..Ama o olursa başka şey yenmez o öğünde...Tercih edin...Hem çorba, üstüne yağlı yemek , ekmek, yanında  pilav, üstüne tatlı olmaz tabiii.

6-Çok acıkmadan birşeyler yiyin...Frenlenemez bir açlık oluşturmayın.Mesela öglen çok acıkıyorsanız saat 11 gibi birseyler atıştırın...

7-Vücut hızınız yavaşsa mutlaka biraz hızlanmalı  yoksa isterseniz hiçbirşey yemeyin yine kilo veremeyebilirsiniz...Bu sporla da olur ..Mesela düzenli lahana suyu vb kürü yaparak da...

8-Hareket edin..Çalışın, gezin, yürüyün çok yürüyün, eğlenin,araştırın yaşam sevinci dolun..Uyuşuk, tembel olmayın üşenmeyin...

9-Tarçın&karanfil kan şekeri dengelemede çok faydalı  bundan kaynaklı açılığınıza faydalı olacaktır.

10-Kolesterol probleminiz yoksa Canan Hanımın (Karatay) önerdiği gibi bol bol yumurta tüketin.Hem kalorisi az hem tok tutucu.Deniz Berdan bile sabahları 3 yumurta yediğini belirtmişti..Çok az terayağla veya haşlanmış olabilir.Öğlen de mümkünse olabilir..

11-3 öğün de çok yemeyin..Dengeleyin mesela öğlen çok kaçırdınız akşam azla dengeleyin hep üst üste binmesin öğünler..Sabah diyelim yumurta -peynir vs yediniz , öğlen bir tabak sebze veya canınızın istediği birsey ama az ,  akşam normal öğün yiyebilirsiniz...

12-Başkalarının yanında diyet yaptığınıızı belirtmeyin veya onu bunu yemem kilo alıyorum demeyin insanlar üzerinize daha fazla gelip bir sürü yorum yaparak olayı büyüteceklerdir.Bırakın sizden başkası bilmesin..Onların yanında ölçülü bir şekilde en sevdiklerinizden yiyin diğerlerine de sevmedim, begenmedim ondan yemiyorum deyin...Bakın kurular hep birseyleri sevmez mızmızlardır biraz..

13-Yaşasın!..terleten spor kilo kaybettirmiyormuş...Ben de terlemeyi hiç sevmem fitness da sevdiğim aletleri 12-20 dk gibi sürelerle yapıyorum ..ama fazla değil sonra da tadını çıkarıyorum..Spa da...

14-Çorba -sebze yiyin...İnsanlar ne kadar yoğun, yağlı şey varsa sanki onları seviyorlar..Siz çorba- sebze sevmeye, tad almaya alıştırın kendinizi...

15-Bunları uygulayabilirseniz  (bahene üretmeden direnebilirseniz) kilo kaybınız mutlaka olacaktır...Sıra geldi bölgesel fazlalıklara...

16-Güzellik merkezleri hizmetimizde...Ama önce kilo verip gidilmeli...Bölgesel zayıflama veya sıkılaşma için harika yöntemler var artık...Bağdat Caddesinde Erol Kışlalıoğlunun asistanına gitmiştim...Aynı anda pekçok yöntemin uygulanmasının en faydalı ve çabuk sonucu getireceğini söylemişti..Mesela Caci Kuantum, Contour Wrap, RF, Lifting, Micro Plus , Ozon Sauna gibi uygulamaların eş zamanlı pogram dahilinde olması en olumlu sonuç getireni...

Formda günler....

Bahar aylarında fit görünmek istiyorsanız şimdiden harekete geçmelisiniz



Feng Shui

Feng Shui akımı başladığından beri hep onunla ilgili bir ilgim , eğilimim oldu...Bu aralar dekorasyona sardığım için Feng Shui 'ye de sarmış oldum. Rüzgar çanıyla başlayıp, aynalar, kristal küre, bambu flüt, 9'un katlarındaki kırmızı kurdele veya püskül,  Ba Gua aynası, su fıskiyesi derken ...Artık bayaa anlamış durumdayım felsefeyi...

Chi:Yaşam enerjisi
Ba Gua : Çok temel bir sey buna göre belirleniyor, hangi yönde hangi çalışmaların yapılacağı için en temel rehber..  (Olayın temeli bundan ibaret)

Geçen salı Rumeli Caddesinden aşağıya inip Nişantaşı'ndan Amerikan'a giden yolda , sağda Feng Shui malzemeleri satan dükkanı buldum. Dışından hemen anlaşılıyor...Ba Gua aynasının ortalama boyda olanı 20 TL...Yalnız dükkandaki kişiler için aynı enerjiye sahip olduklarını söyleyemeyeceğim..Hatta sizde bunlardan çok var size müthiş bir enerji akışı oluyor mu falan diye espri de yaptım ama tepki vermediler..Ben Ba Guasız olmama rağmen daha enerjik kaldım...Sonra herşey bir anda  balon gibi sönmeye başladı gözümde, bizim kapının üstünde dua var , evin her yerinde nazar boncukları var, bolluk için de kırmızı seramik nar,  yerim Ba Guasını, püskülünü bizimkiler daha iyi dedim ve çıktım çok da rahatladım..Bir seylere güvenmek , olumlu enerji verdiğine inanmak güzel ama herşeye de atlamamak lazım. Ben şu anda hala kitabı inceliyorum ancak mantığıma uyanları uyguluyorum..Her yere de kırmızı püskül asmak gibi bir niyetim yok..Mesela kurumuş bitkileri artık hemen yok ediyorum, taze çiçek alıyorum, belli yerlerde aynalar gerçekten ferahlatıcı, rüzgar çanı kapıda , bahçede var zaten ,ışık da özellikle çalışma alanları için gerçekten önemli buna dikkat ediyorum vs vs...Ama farklı bir bakış açısı için güzel bu Feng Shui...

                               Ba Gua aynasıBa Gua aynası

4 Nisan 2012 Çarşamba

Kotarmak

Son zamanlarda hiç hazetmediğim sanırım uzun süre kullanmakta direneceğim , ama giderek etrafımda daha sık duyduğum ( tabii kıl olduğum) bir kelime var , ''kotarmak'' . Biz yıllardır içinden çıkılması zor bir durumdan çıkıldığında bunun için durumu kurtardık derdik..Sanırım buradaki kurtarmak zamanla nasıl olduysa kotarmak olmuş..
 Sözlük anlamı olarak sonuç , benim dediğime geldi ...
Kotarmak;

1 . pişen yemeği başka kaba boşaltmak: İki kız kardeş güle söyleye sofralarını hazırlayıp yemeklerini kotardılar.- m. ş. esendal. 2 . hazırlık yapmak:
o akşam yemeği için kotarabildiklerinin bir kısmını yarı çiğ, yarı pişmiş önüme sürüyor.- y. k. karaosmanoğlu.
3 . mecazbir işi tamamlamak, bitirmek.
4 . mecazüstesinden gelmek.
 Ekşi sözlükte: Bir işi yapmak, başarmak, bitirmek anlamında kullanılan bir kelime... öztürkçedir... bir isi bitirmek, yemek pisirip kaplara koymak, ozellikle bir rolu başarili oynamak icin kullanilan bir tabir, nedense genelde sinema elestirmenlerinin agzindan duyulan, arkadaslar arasinda konusurken sanirim hic duymadigim fiil, becermek fiilinin is hayatinda kullanilan sekli, olur olmaz herhangi bir durumu açıklamak için kullanıldığında kulağa çok itici gelebilen eylem,dolu görünmeye çalışan kişilerin ağzından sıklıkla çıktığı görülebilir,nedense sinema eleştirmenlerinin çok sevdiği kelime, filmin şurası iyi kotarılmış, yönetmen burayı kotarmış gibi anlamları var...


Bence her ikiside aynı kapıya çıkıyor...( Ben de durumu böyle kotarayım pardon kurtarayım bari....:)




İşte Aranan İkili: Projektör ve Kamera

Bir kamera düşünün ki kaydettiğiniz anılarınızı küçük ekranlara sığdırmanızı istemiyor. Kaydettiğiniz görüntüleri geniş duvarlara ve istediğiniz herhangi bir yüzeye yansıtmanıza olanak sağlıyor. Yeni Sony Handycam, projeksiyon özelliğiyle her alanı bir sinema salonuna çeviriyor. Kısa ve eğlenceli tanıtım videosunu izledikten sonra siz de neden bahsettiğimi anlayacaksınız.

Eskiden bilimkurgu filmlerinde rastladığımız teknolojilerden biri daha hayatımıza giriş yaptı. Şimdi isterseniz kışın ortasında önceki yaz tatilinizi evinizin duvarına yansıtarak sevdiklerinizle izleyebilir hatta bunu bir alışveriş merkezinin dinlenme alanında bile yapabilirsiniz. Sony Projektörlü Handycam seçimi size bırakıyor.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

3 Nisan 2012 Salı

Rembrant Çağdaşları

Pazar günü önce Kanlıca, oradan deniz taksi ile Emirgan, Emirganda kahvaltı ardından Atlı Köşk ,Rembrant Çağdaşları, Changa'da mola...İşte harika bir haftasonu... 
( Tabii sonra Colesium Burger House'da atıştırma, sonra spor, sonra Kavacık Bayramoğlunda Döner , Migrosta alışveriş...ve eve dönüş..tabii bunlar çok yorucu oldu.. ) 
Rembrantta 14 yaş altı çocuğunuz varsa bir yetişkin ücretsiz..Ben ilk kez faydalandım acayip mutlu oldum..Kızım da bayıldı sergiye....






2 Nisan 2012 Pazartesi

HAYATTAN RENGİ ALIN GERİ NEYİ KALIR Kİ?

Tabiiki koca bir boşluk...Sanırım kışı bu yüzden sevmiyorum..O kadar az renk var ki doğada kışın sanki heryer siyah, beyaz, gri gibi...(hayattan rengi alınca geriye kış kalıyor buna göre :))
Oysa bahar öylemi? Şu an İstanbulda öyle güzel renkler var ki görülmeye değer..Bugün terastan bakmaya doyamadım.Hangi çiçekçiyi görsem kendimi alamıyorum, boğaza bakmaya doyamıyorum, ya o bahçede açan meyve ağaçları sanki birer gelin gibiler...Sardunyalar, laleler,az önce yediğimiz mevsimin ilk karpuzunun kırmızısı..Çileğin tadı , rengi ve tutkusu...Denizin parlak mavisi, çimlerin yeşili, vitrinlerde rengarenk bahar kıyafetleri...Hayat renkleriyle güzel ..Sizce?