29 Şubat 2012 Çarşamba

Özel Olmak


                                                   

Bir şeyler bir yerlerde kopuyor bu çığlığı duymak, bu kopuşu önlemek lazım...

Özel olmak..Belki de dünyanın en güzel duygularından biri...Hepimiz özel olmayı isteriz. Eşimiz/sevgilimiz, anne-babamız, dostlarımız, komşularımız, arkadaşlarımız için özel olmayı bekleriz..Hatta hizmet/ürün satınaldığımız, iletişim halinde olduğumuz , hiç tanımadığımız insanların bile bize özel davranmasını isteriz...Restoranlarda, havaalanında, alışveriş merkezlerinde, oturdugumuz sitelerde kendimizi ''özel'' hissedebilmek adına büyük bedeller öderiz...Parayla elde edilmiş ''özellik''...Business Class'ta oturunca, güvenlik görevlileri kapımızı açınca, valeler arabalarımızı parkedince, ya da lüks bir restoranda yemeklerin tadından çok , servis personelinin kıyafeti ve davranışlarına verdiğimiz paralar mı bizi ''özel'' yapıyor...

Mütevazi bir hayat yaşayan , etrafında parayla elde edilmiş sahte bir topluluğun olmadığı insanlar hiç mi özel değil..Ya da onlara bu hissi verenler, içten, gerçek  duygularıyla mı  davranıyorlar?

Ben hiç samimi bulmuyorum a şıkkını...İnsanın doyumsuz olması da bu samimiyetsiz gerçek olmayan ortamlardan kaynaklanmıyor mu? İçlerinden hiç de öyle davranmak istemeyenlerin sanal davranışlarındansa az ve öz içten bir samimiyetle kuşatılmayı isterim...


                                                              

28 Şubat 2012 Salı

Kuantum Olumlamalar

 
                                         
Kuantum adına sınırsız sayıda olumlama yapılabilir ama ben bazı klişeleşmiş kuantum yasalarını seçtim..Önce inanmakla başlayabiliriz....
Hayal et,inan ve sahip ol.
Olduğumuz her şey , düşünmüş olduklarımızın sonucudur.
Yolunda gitmeyen şeylerden kurtulmanın en iyi yolu o şeyleri olumlamaktan geçer.
Zengin olmak istiyorsanız , harcayın. Paranızı harcamak evren'e bende daha fazlası var mesajını gönderir ve bu parayı daha fazla size çeker.
Dünya'nın neresine giderseniz gidin, enerji sizi asla bırakmayacaktır.
Çekim yasasının karşı konulmaz gücünü oluşturan şey, sevgi ile düşüncenin bir araya gelişidir
Hayalleriniz büyük olsun ki, hayal ettikçe siz de büyüyün
Hayal etmek her şey demektir. Hayatın size getireceklerinin bir ön gösterimidir.
Bir şeye sahip olmak için çok istemek gerekmez, gerçekten istemek kafidir.
Hayal et, sahip olduğuna inan ve al. Düşüncenin kazanamayacağı hiç bir şey yoktur...
‎Hayal etmek başarmanın yarısıdır.
Aklın düşünebildiği her şey kazanılabilir...
Birşeye sahip olmak istiyorsanız eğer o şeye sahip olmuşsunuz gibi düşünün...Belki kısa belki uzun bir zaman sonra o şey size "gelecektir.
Pozitif düşünceleriniz hayatınızı istediğiniz gibi çizmeniz için bir kalemdir...
Herhangi bir konu hakkında olumsuz düşünceye sahipseniz ve bu düşünceden kurtulamıyorsanız o konu kesinlikle olumsuz sonuçlanır. Fakat bu konu hakkındaki düşüncenizi değiştirdiğiniz anda ibre adeta yön değiştirir ve herşey sizin için olumlu işlemeye başlar.

Gel,gel,ne olursan ol yine gel...

Konya doğumlu olmam Mevlana'ya daha bir yakın hissetmemi sağlamıştır hep...Bu yüce bilgelik ben de hep sonsuz bir derinliği çağrıştırır...Ne kadar araştırsan, ne kadar okusan daha fazla içine çeker seni bu derinlik...Ahmet Ümit'in Bab-ı Esrar'ı çok büyük bir heyecanla 1 günde okuyunca Aşkın Gözyaşlarına ve Elif Şafak'ın Aşk'ına daha fazla zaman ayırmak istemiştim... Tabi bu kitaplar popüler olanlar....

Ne zaman bir kitabevine girsem mutlaka Mevlana'ya atfedilmiş bir eseri arar gözlerim...Tabii kendimi alamam sonra...Galata Mevlevihanesi de huzur verir...Arındırır...Müthiş bir enerjisi vardır oranın...Yüreği temizlenmiş çıkar gönüller oradan...


Come, come, whoever you are,
Wanderer, worshipper, lover of leaving,
Ours is not a caravan of despair.
Even if you have broken your vows a thousand times
It doesn’t matter
Come, come yet again, come”

Gel, gel, ne olursan ol yine gel,ister kafir, ister mecusi,ister puta tapan ol yine gel,bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…

21 Şubat 2012 Salı

İstanbullunun yükseklik tutkusu..Residance....

Yolu Ataşehir-Batı Ataşehir taraflarına düşen varsa beni anlayacaktır...Binaların yüksekliği artık almış başını gitmiş 40+ katlara çıkmış binalar,  20 civarı olanlar bile kısa kalmış...Yaptıgım yogun araştırmalara göre satış aşamasında da önce en yüksekler satılıyor sonra aşagıya dogru iniliyor...En yüksek fiyatlılar da en üstler...İnanılır gibi degil...Bizim İzmirde 5 kat üstünde kimse oturmak istemezken burada 10 kat altına herkes burun kıvırıyor...Bugün gördügüm manzarada ki 12. kat idi..1+1  (ancak 1 kaç kat da alttan yükseklik vardı otopark vs..) Varyap Meridian,Dumankaya İlkon gibi bütün ucube sliütler , bakınca bayaa modern bir şehirde yaşıyormuşsun hissi veriyordu , sanki aşagıda hiç çirkin yapı yok..zaten görünmüyorlar ..insanlar da minicikler...Sanırım İstanbuldan , gecekondu görüntülerinden, özellikle de insanlarından bunalan şehrin insanı en azından evine gelince hiçbirini görmek istemiyor...Haliyle ufacık görünen araba ve kişiler de hiç sinir bozucu olmuyorlar...Kuş bakışı evleri,binaları görmek de yüksek binalar arasında kendini ufacık hissedip , güven kaybı yaşayan insanlara güven duygusu veriyor..Dagdaki çobanın köyün en tepesinden , köyüne bakıp mutlu olması gibi bir şey...

Bir de 3. katdaki 2+1 in manzarasına baktım ...çevre yolun durmadan geçen araçlar, camı açar açmaz karşıda hemen bir bina ,diger odan biçimsiz eski eski evler...Kendimi birden aşagı kata gelince çirkin bir semtte hissettim...

Üstelik 12.ci kattaki1+1 in fiyatıyla 3. kattaki 2+1 in fiyatı neredeyse aynı...biri 72 digeri 96 m2...

Düşün taşın...üstteki residance de karar kıldık..kaporayı da verdik...Valla villa alırken bu kadar saskınlık içinde kalmamıştık...Ama şu da bir gerçek ki alt kattaki bize sıradan bir semtteki bir daire hissi verdi digeri ise residance...Hayırlı olsun....

20 Şubat 2012 Pazartesi

Para mı ? Gayrimenkule yatırım yapmak mı karlı?


İşte evimin resmi :) Oturacak yer yok ama olsun bu kadar para olunca oturmamak lazım zaten , ne bileyim zıplamak, dans etmek ,vantilatörle paraları havalara uçuşturmak güzel olur sanırım...Yok yok ...bunlar bana çok dağınık geldi, hepsini bavullara koyup bankaya goturmek en güzeli..Hem artık bankalarda biraz yüksek bir hesabınız olduğunda öyle iyi davranıyorlarki o keyfi yaşamaya değer...Sonra hemen TL ye çeviririm..nedense sonuna kadar milliyetçiyim artık, sadece ülkem ve değerleri güven veriyor bana...Sonra gayrimenkul...Ne kadar güzel geliyor bu kelime bana ne kadar ahenkli ve zengin bir kelime...gayrimenkullll...bana paradan daha hoş geliyor...evet evet ben asla paracı olmadım ama sanırım gayrimenkulcuyum...aşagıdaki resim yerine havuzlu çeşit çeşit villalar , residance'lar bana daha cazip geliyor....Daha dogrusu gayrimenkul olsun da ...ve de tapuuu...Paranın kıymeti yok artık, eriyip gidiyor, oysa gayrimenkul inanılmaz artabiliyor ,degerleniyor...  en iyisi....

Bir zamanlar İzmir

Çocuklugumun İzmiri, hani şu annemle babamın elini ,kaybolmamak için sımsıkı tuttuğum günlerdeki İzmir..Bu üst geçitte konakta Saat kulesine yakın bir noktada....O zaman ne kadar büyük, kalabalık , gürültülü ,karışık gelirdi gözüme...Oysaki İstanbuldan sonra ne kadar da sakin, kolay, bozulmamış geliyor şimdi...Kalabalık denince İstanbul öyle kalabalık oluyorki haftasonları dinlenmeye-eğlenmeye mi gidiyoruz , yoksa kalabalık içinde bir sey yiyip içebilirsek , oturacak yer de bulabilirsek kendimizi şanslı mı hissediyoruz belli degil...Oysa İzmir hafta sonraları başka bir güzel İzmir daha da sakin, daha bir keyifli...herkes cuma aksamından yazlıgına kaçmış , yollar rahat, insanlar rahat...


17 Şubat 2012 Cuma

Pratik lahana sarması & kuru patlıcan dolması





Bekarken hiç yemek yapmayan ben , yemek yapma konusunda pratik yöntemler geliştire geliştire , zor yemekleri bile kolay hale getirebildim sonunda...

Bizimkiler taze yemek severler değil 3 günlük yemegi ertesi gün bile aynı yemekten yemek istemezler...Durum böyle olunca yemek hem taze, hem lezzetli hem de bir ögünde yenecek kadar olmalı...

Eskiden büyüklerimiz sarmayı, dolmayı koca koca tencerelerde yapar ısıtır ısıtır yerlerdi..günümüzde bu pek sevilen bir sey degil...

Pratik tarifi veriyorumm

İç malzeme
1 su bardagı pirinç
Maydanoz-dereotu bir demet,
Nane (kuru veya taze..) bir tutam
2 domates rendesi (kışın hazır domates rendesi de olabilir 2-3 kaşık)
Domates ve antep biber salçası karışık
Zeytinyağ
Tuz,karabiber

Lahana
Kuru patlıcan
Kurutulmuş domates
Limon

Lahananın yapraklarını yavaşça ayırın ,kalın kısımlarını kesip birer yaprak şeklinde olmasına dikkat edin..Bunları geniş bir tencerede haşlayın...(çok yumuşamasın ama)
İç malzemeyi karıştırın ,yumuşamış lahana yapraklarına sarın...Eğer içiniz artarsa hemen 5-6 kurupatlıcan haşlayıp , iç malzemesine  biraz limon sıkıp patlıcanları doldurun ve kurutulmuş domatesle kapak yapın...

Yogurtla yemegi seviyorsanız üzerine ayrıca limon koymayın..Eğer limon tadını seviyorsanız pişmeye başladıktan sonra bir iki dilim limonu aralarına sıkıştırın..,üzerinde zeytinyağ gezdirin, pul biber ekleyin...Pişince tadı muhteşem...



Puzzle yapmak zevkli mi?


Yaklaşık 3 ay once Topkapı Sarayından aldıgım 500 lü puzzle ile başladı ilk büyük çaplı puzzle maceram...

Kızım Elifin neredeyse dogdugundan beri bir çırpıda yaptıgı Winx li puzzle'lar artık 250 parçalık olanlarıyla zevk vermemeye başlamıştı....

Hazır Muhteşem Yüzyıl fırtınası varken ,Topkapı Saraylı padişahlı falan bir puzzle hem egitici hem eglenceli olur diye dusundum kızıma ona yardım edecegimi soylerek almış bulundum...Tabiiki başıma kaldı...

Kutudan dokulen miniminnacık parçalar önce kocaman bir masayı kapladılar, sonra altlarına A4 ler sokarak zorla yerini değiştirebildigim büyük bir sehpaya taşındılar..

Sehpa uzun süre iptal oldu hala iptal ama en azından yanına bardak falan koyacak mesafe kaldı...

(Renklerine göre ,oradaki yüzlerce adamın karakteristik sarıklarına-başlarına göre bir ayrım da  yaptık...)

Yayıntıdan nefret eden eşim Özgür ise önce çok mücadele etti çabuk bitirin, kaldırın şunları falan diye ama artık o da kabullendi...

Özellikle Özgür,sehpanın yanındaki deri koltugunda oturup telefonla konusurken ,kagıt  lazım olunca yukarıda gördüğünüz puzzle'ın altındaki kagıdı çektiginde ben oyle bir tepki verdim ki...Özgür bozdugu kısımları 2 gunde düzenleyemeyince bu çileli ugraşın ne kadar zahmetli ve deger verilmesi gerektigini sanırım anladı...

Uğraşıları arasında puzzle yapmak yazanları artık anlıyorum..Dünyanın en sabırlı, en karmaşık olayları çözebilen, araştıran, yılmayan, sonuca odaklanan, en ufak delillerle iz sürebilen insanları onlar...

Bu puzzle olayının ailemizi derinden etkiledigi kesin, zevkli mi , beyni mi çalıştırdı, işkence mi yaptı, orası karışık ama zorlasam bir kaç gunde bitirecegim bir aşamaya gelmeme ragmen nedense bir yanımda ondan kurtulma, boşluk kalacak içinde diyor...

16 Şubat 2012 Perşembe

İstanbul Çengelköy Tere'de Kahvaltı

Logo

Bugün  Terede Sınıftaki velilerle kahvaltımız vardı...Çengelköyden Beylerbeyine giderken sagda taş bina...Tabelası küçük anlaşılmıyor, girişin de nereden oldugunu anlayamadık...Girişte kimse yoktu...Neyseki birini görüp aşağıya inebildik...Kış bahçesi tarzında boğaza sıfır olan kısım sanırım rest. daki en güzel bölüm..Kahvaltı çeşitleri kaliteli ve güzeldi ..Ama aynı özen çay-kahvede geçerli degildi..Lacivert,Aija kadar olmasa da iyi sayılır...Çengelköy tarafı için güzel yerlerden biri...Tavsiye edermiyim??? ...kararsızım...

Kişi başı:39 tl..Grup ind. yok..

15 Şubat 2012 Çarşamba

PAGEV

Pagev Ana Sayfa

http://www.pagev.org.tr/

Bugün Özgür Pageve röportaj için gitti..Şu plastik olayları...Hani yıllarca içinde oldugum plastik kokusunu tüm hücrelerimde hissetigim yıllarımdaki gibi....Akşam  beni sor oradakilere dedim...Ben 25 yaşlarında yazıyordum Pagevde , köşem vardı...yıllarca yazdım...Sen 40 yaşında çıkabildin falan diye takıldım...Özgür bakarız dedi..Yıllar geçti ya..Ya beni hatırlamazlarsa üzülmeyeyim diye...

Bugün sormuş kendisiyle röportaj yapan, oranın yöneticisine..Bravo hemen hatırlamış..HACCP yazıları yazıyordu..Kendisi beni hatırlamaz ama ben onu tanıyorum ,asistanım Arzu irtibat kuruyordu  demiş...Üstelik çok da şaşırmış...

Valla ne diyeyim çok mutlu oldum..Eskiden Plastik Ambalaj Furına gidince hekes beni tanırdı...Aradan yıllar geçti plastik sektörü ile ilişkim sadece danışmanlıkla sınırlı kaldı...24 saat prosesi yaşamak, İşletme Md yapmak başka tabiii...Çok çalışmak, araştırmak, hep yogun olmak, seminer,kongre,fuar vs vs...Offf,offf..

Özgür yazsana tekrar dedi...Ben de otel açınca artık turizm işletmelerinde HACCP uygulamaları yazarım falan dedim..:)) Tabi o zaman da ne gerek olacaksa...

Neyse yıllar sonra sektörde hatırlanmak çok hoşuma gitti..Demek kalıcı şeyler yapmışım..Bundan sonrada yazmaya devam o zaman...


2012 nin en güzel deri montu ve kabanı

 
Yıllardır sanki hiç alışveriş yapmıyormuşum..:))) Hayatımda hiç bu kadar elbise,mont,triko, ayakkabı vs almamıştım...Çevremdeki herkes benimle alışverişe çıkmak için can atıyor....Alışveriş uzmanı oldum çıktım ...
Bu yılın başından beri mont- kaban ihtiyacım hiç bitmedi...100 lerce modele bakıp çogunu da denedikten sonra en iyileri seçtim ve aldım...Bunlara bayıldım...

Bulabirseniz..Kaban Mango (180 civarı ) , Deri mont Derimod (429 tl) ..

Polo Garage'daki şapkası kürklü kaz tüyü montta aklım kaldı..( 750 den 378'e indi bulan kaçırmasın..) Neyse hiç bir yerde bedenini bulamadıgım için alamıyorum...Ama noktayı da koyamıyorum...

İstanbulun stresini böyle atıyorummm ...:)

Çiçek Sepeti

Biten bir sevgililer gününün ardından bu sefer hüzünlü değilim...Özgür 11. yılımızda her ne kadar gıcık olsa da artık özel günlerden kaçamayacağını anladı..Yıllarca unutsa, mazeretler bulsa, açıklamalar yapsa, ben bu gunlerin dışındaki günleri daha çok seviyorum falan dese de en sonunda pes etti...Kadın inadı işte..Sabah uyanır uyanmaz çiçekler kapıma geldi...En azından 1.0 önde başladım güne...

Sonra Emoşumla saç bakımı yaptırmaya gittik ..O kadar maske,serum ve ozondan sonra saçlarımız kendine geldi...Saçlarımın görüntüsü beni çok mutlu etti...Sonra da Özgür tarafından olmak üzere Derimoddan kendime hediye aldım...Siyah  deri mont...Veggi kumpiri ve diyet kolayı da bitirince günü tamamladım. Aşkım eve geç gelsede kızamadım montun sevinciyle ... Neyseki bu özel günü de krizsiz bitirdik...Ne diyelim..En kötü sevgililer günüm böyle geçsin :))

13 Şubat 2012 Pazartesi

14 Şubat Sevgililer Günü, Aşk Kliniği

Pazar günü İstinye Parktaydık..Yemek katındaki meydanda Aşk Klinigi vardı ..Sevdiginiz kisinin hangi ozelliginden şikayetçiyseniz ona gore bir ilaç alıyorsunuz mesela çok maç izliyorsa ''maçısil'', romantik degilse ''odunax'', süpriz yapmıyorsa ''sürpradin''...İlaçların içinde de çikolata draje var zaten...Güzel fikir...

Hiç kaçırırmıyım hemen eşime hemen bir kutu sürpradin aldım...

Aslında romantik biri olması için ''odunax'' alacaktım ama ters tepmemesi için, bari daha fazla sürpriz yapsın dedim ve sürpradin aldım. Fox Tv ile bir güzel röportaj da yaptım ama ne zaman yayınlandı bilmiyorum...

Bu arada ilaçların kucuk boyu 3 TL büyügü 4 TL...

MİSS İPEKYOL ,YE KÜRKÜM YE...

Yarıyıl tatilinde İzmir -İpekyol'dan bir kürk aldım...Uzuun zamandır kürklere bakıyorum ama kararsızlık içindeydim ..yaşıma uygun olur mu? tuhaf kaçar mı? vs vs...Annem-kardeşim Sema  ve 8 yaşındaki kızımdan olusan jurinin kararıyla ..(gerçi kızım ve annem alma dedi kardesim kesin al dedigi için agır bastı...) dayanamadım aldım ve hemen giydim...Aldıktan sonra ne mi oldu...Once Bornovada sonrada Bostanlıda donunce de İstanbulda  insanların acayip nazik-kibar davrandıklarını fark ettim..Psikolojik etkilenme sanırım...Hatta havaalanında check-in de bayaa öne bile geçtim..Herhalde beni milletvekilinin karısı falan zannettiler :) Kürküm 199 tl ama en az 1000 tl gibi görünüyor....Gerçek degil ama bayaa şık duruyor...Önemli işleri halletmek için birebir...Mesela belediyede ,tapuda, alım-satımda vs işe yarayacagını dusunuyorum..Nasreddin Hoca boşa söylememiş ''Ye Kürküm Ye ''diye.....